Mustafa Mutlu (15.08.2005)
Diyanet neden euro’cu oldu?
Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıla kadar hacı adaylarından hep dolar üzerinden para alırdı. Geçen yıl en ucuz tarifeyle hacca gidecek bir adaydan alınan para 1.790 dolardı.
Ama Başkanlık gözden düşen dolan bu yıl terk etti ve tarifesini euro’ya çevirdi. Buna göre aynı koşullarda hacca girmek isteyenler 1.740 euro (2.155 dolar) ödemek zorunda.
Bu miktarı Diyanet kontenjanından hacı olacak 42 bin kişiyle çarptığınızda, ortaya 15,3 milyon dolarlık bir ek gelir çıkıyor…
Eğer Suudi Arabistan, Türkiye’ye ek kontenjan verirse bu gelir daha da artacak.
***
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Bardakoğlu:
1) Neden ücretleri dolardan euro’ya çevirdiniz?
2) Bu işlemi yaparken, geçen yılki ücretleri neden dolar bazında 450 dolar artırdınız?
3) Yaptığınız bu işlem, hacca gitmek için kontenjanınızı kullanmak zorunda kalacak hacı adaylarının istismarı anlamına gelmiyor mu?
4) Bu, dinimizce günah değil mi?
5) Ortaya çıkan 15,3 milyon doları nerede ve nasıl kullanmayı düşünüyorsunuz?
Terör 21 yaşında!
İki gün sonra 1999′daki Marmara Depremi’nde kaybettiğimiz 15 bin 826 vatandaşımızı anacağız.
Bugün, yani 15 Ağustos tarihi ise, bir türlü bitmek bilmeyen bir başka depremle, “PKK terörü”yle tanıştığımız tarih!
PKK, 21 yıl önce 15 Ağustos 1984 gecesi Hakkari’nin Eruh ve Şemdinli ilçelerindeki jandarma karakollarına ve subay lojmanlarına baskın yaparak ilk eylemini gerçekleştirdi. Terör örgütü, o tarihten bu yana 31 bin kişinin ölümüne neden oldu. Bir başka deyişle, büyük depremde kaybettiklerimizden iki kat daha fazla insanımızı verdik bu terör belasına!
***
Tamamı kanun kaçağı kişilerden oluşan bir grup sol görüşlü militanın, Abdullah Öcalan’ın başkanlığında 27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır’ın Fiş köyünde yaptıkları bir toplantıda kurdukları Kürdistan İşçi Partisi (PKK), zaman içinde sosyalizm mücadelesini terk etti ve “Bağımsız bir Kürt Devleti” kurma fikrine odaklandı.
Bugün ise tamamen “Kürt milliyetçiliği”™ benimsedi…
***
Tüm bunları neden mi anlattım? Bu terör örgütünü hâlâ “sol” bir örgüt sanıp, sempati beslemeye devam eden tatlı su aydınlarına, “Artık gerçeği görün” çağrısında bulunabilmek için!
‘Biç’ten sonra garden!
Kadıköy Belediyesi eleştirilerimiz üzerine bugün açacağı Fenerbahçe Plajı’na “Beach Club” demekten vazgeçti…
Peki belediyelerimizin İngilizce isim merakı bununla mı sınırlı?
Ne yazık ki hayır!
Biliyorsunuz; tarihi Emirgan Korusu’ ndaki üç köşkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait Beltur Şirketi işletiyor…
Bu şirket Beyaz Köşk’ün bahçesine bir sahne yaptı, çevresine birkaç seyyar tuvalet kurdu, masalar, sandalyeler koydu.
Bilin bakalım bu bahçenin ismi ne?
Ben söyleyeyim: Bosphorus Garden!
Neden “Boğaz Bahçesi” değil de “Bosphorus Garden?”
Haydi özel sektör, fiyatlarının kazık içerdiğinin nişanesi olsun, herkes ona göre gelsin diye bu yola başvuruyor…
Peki kamu kuruluşlarımıza, belediyelerimize ne oluyor?
Tesislere Türkçe isim koyunca, sinek avlamaktan mı korkuyorlar?
***
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Kadir Topbaş…
Bu rezalete lütfen son verin!