21.02.2008
Sn Recep Tayyip ERDOĞAN
T.C. BAŞBAKANI
ANKARA
ÇOK İVEDİ
Sayın Başbakanım,
Ülke ekonomisinin milli gelir girdileri içinde turizm gelirlerinden beklenen katkı önem arz etmekte olup konunun önemi doğrultusunda, turizm gelirlerinin arttırılması için ülke politikası olarak çalışmalarımızda sektöre verdiğiniz destek ve katkılarınız için şükranlarımızı sunarız.
Seyahat acentası faaliyetleri içerisinde yer alan hac ve umre organizasyon faaliyetleri özellik arz etmektedir. Bu konuda faaliyet gösteren seyahat acentaları da, alanlarında ihtisaslaşmış bulunmaktadır.
Hac ve umre organizasyonu yapan seyahat acentaları olarak; Suudi Arabistan’da gerekli alt yapıları hazırlamak suretiyle her yıl daha çok hizmet nitelik ve kalitesini arttırdığımız gibi orada yaptığımız faaliyetlerde, ilişki içerisinde olduğumuz seyahat acentaları ve buna bağlı ticari faaliyetleri kapsamındaki işlerimiz doğrultusunda Suudi Arabistan’dan Türkiye’ye önemli sayıda ziyaretçi getirmek sureti ile artı turizm geliri kazandırmaktayız. İşin bu boyutu ile ticari kuruluş olan firmalarımız, ticareti bu yönüyle de geliştirmektedir. Ayrıca bu konuda organizasyon yapan seyahat acentalarının, istihdama da katkıda bulunduğu kuşkusuzdur.
Sayın Başbakanım,
Bu faaliyetlerin yürütülmesi sırasında mevcut mevzuat hükümlerinin uygulanmasından doğan sıkıntıları şahsınız nezdinde dile getirmek suretiyle sorunlarımızın çözümü hususunda takdirlerinizi beklemekteyiz. Açıklarsak; 18.05.2005 tarihinde yayımlanan, 10.05.2005 tarih 8801 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde; hac ve umre organizasyonları yapılmaktadır. Ancak söz konusu kararname ile verilen yetkiler kapsamında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fiili uygulaması, bu işi yapan acentalar ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında ciddi problemler yaşanmasına yol açmaktadır. Kararnamenin, bütün yetkiyi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın eline vermesi, mevzuat düzenleyen, organizasyon ve denetleme yapan konumunda olan bu kurumun, bu yetkilerin tamamını uhdesinde birleştirerek idare yetkilerini kullanması rekabeti engellemesine yol açmakta, dolayısıyla hukuk ve usule aykırı hareket edilmektedir.
Kararname gereği, hacı adayları müracaatları Müftülüklere yapmakta, hacı adaylarının tüm bilgileri Müftülüklerin ellerinde bulunduğundan, kayıtlar başlamadan önce hacı adaylarını telefonla arayarak, Başkanlık organizasyonuna yönlendirildikleri, kayıtlar esnasında “olmazsa olmaz” olan hacı adayı kesin kayıt belgelerini, dağıtmamak suretiyle acentaların kayıtlarını önledikleri, acenta yetkililerini Müftülüklere sokmayarak, Müftülükler içerisinde mevcut bankalar ve seyyar şubeleri aracılığı ile kayıt için gelen hacı adaylarının, iradelerini manevi baskı ile kayıt aldıkları, Suudi Arabistan tarafından Türkiye’ye tanınan kotanın takibini kendileri yaptıklarından dolayı “kota dolmuştur, bundan sonraki kayıtlarınız geçerli değildir” demek suretiyle acentaların kayıtlarını durdurdukları, el altından kendilerinin kayıtlara devam ettikleri ve buna benzer birçok yolları acentalar aleyhine, mevzuat hükümlerine aykırı bir şekilde uyguladıkları bilinmektedir.
Ayrıca kamu kuruluşu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, her zaman gündeme getirdiği Devlet adına vatandaşın hakkını gözetmek suretiyle en iyi hizmeti en ucuza vermesi söyleminin tam tersine, 2007 yılı hac fiyatları belirlenirken en düşük fiyat olan ve maliyetin altında bir fiyat üzerinde özellikle durması ve acentalar üzerinden kamuoyuna ve siyasi otoriteye hac fiyatlarının indirildiği mesajı vermiş olmasına rağmen, kendisi, belirlenen 1850 Avro fiyat üzerinden organizasyonu uygulamayıp, 2050 Avro ve üzeri fiyatlar ile kayıt yapmayı tercih etmiş olması acentalarımızı mağdur etmiş ve açıklanan düşük fiyat nedeniyle acentaları, hacı adayları ile karşı karşıya getirerek, 1850 Avro fiyatı acentalara uygulatmak zorunda bırakmıştır.
Acentalar, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu dayatmasına rağmen sunduğu hizmetin kalitesini yükselterek, zararına da olsa hacı adaylarını mağdur etmemiş ve “Devlet onuruna yaraşır” hac farizasını yerine getirmelerini sağlayarak, hacı adaylarının memnuniyetini arttırmayı başarmıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, hac ve umre organizasyonunda, aslî görevi olan dinî açıdan eğitim, denetim ve gözetim görevini yapması gerekirken, bu işin ticari boyutunu ön plana çıkartarak, faaliyetini bu alana yoğunlaştırmıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığı’na kanunda belirlenen görev ve yetkisini kapsamında; esas işi olan dinî açıdan denetim ve gözetim yetkisini doğru ve yerinde kullanmamaktadır. Aynı konuda kendisi de ticari faaliyette bulunduğu için denetim yetkisini ise seyahat acentalarının aleyhine kullanmaktadır.
Ayrıca, organizasyona ilişkin dinî hizmetlerin yürütülmesinde, acentadan, bu hizmet ile ilgili bedel tahsil edilmesine rağmen, bedel karşılığı din görevlisi tercih hakkı kullandırılmadan, yetersiz ve eğitimsiz görevli tayini ile hizmetin acentalar tarafından nitelikli ve kaliteli verilmesi engellenmektedir.
Yukarıda kısaca anlattıklarımız ve yaşadıklarımız rekabetin engellendiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Hac için yukarıda açıkladığımız konular ve sıkıntılar, umre için de geçerlidir. Şöyle ki, umre mevsiminin başladığı bugünlerde, Diyanet İşleri Başkanlığı esas görevlerini göz ardı ederek yine ticareti ön plana çıkartmaktadır.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, İl ve İlçe Müftüleri ile cami imam ve müezzinlerini, asıl yapmaları gereken iş amaçlarını aşar mahiyette, ticari yönü olan bir işin pazarlamasında aktif şekilde devreye sokması, itham ve sürtüşmeler ile karşı karşıya bırakması, çok yönlü sıkıntıların doğmasına yol açabilecek bir boyuta taşımıştır. Nitekim son zamanlarda birçok din görevlileri, Başkanlıkça belirlenmiş 20 kişi kayıt yapan görevliye tanınan hakları elde etmek için vatandaş ve acentalar ile farklı ilişkiler içerisine girmeye başlaması son derece endişe vericidir.
Sayın başbakanım,
Hac ve umre organizasyonunda yaşanan sıkıntıları size özetlemiş bulunmaktayım. Bu durum aşağıda açıklayacağım ve Başbakanlık sitesinde mevcut “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Kanun Tasarısı”nın yasalaşması halinde de çok büyük sorunlar oluşturacaktır. Yeni tasarı ile getirilen değişiklikler, Teşkilat yasasında yer almaması gereken düzenlemeler içermektedir.
21.maddeye göre seyahat acentalarının, “… her türlü denetim ve gözetim yetkisi Başkanlıkta olmak üzere (A) grubu seyahat acentalarına hac kontenjanı verilebilir…” şeklindeki müphem bir ibare ile bu işi yapan ve ülkeye gelir kazandırıp, yükümlülüklerini yerine getiren, istihdam kazandıran ve vergi ödeyen seyahat acentalarının, bu faaliyeti yapmasını zimmî olarak ortadan kaldıran düzenlemeler içermektedir.
Siyasi politika anlayışınızın, devletin ekonomiden el çekmesi ve bu kapsamda özelleştirmenin teşvik edilmesi yönünde olduğunu biliyoruz. Ancak her nedense hac ve umre organizasyonu konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, sadece dinî konularda denetim ve gözetim yetkisi mevcut olması gerekirken tasarı ile ticari faaliyet yapmak suretiyle tamamen uhdesine alması hususunda yasal zemin oluşturulmaktadır. Oysaki yasal olarak denetim yetkisi mevcut olan bu kurumun aynı konu ile ilgili ticari faaliyet yapmaması gerekir.
Esasen seyahat acentaları tarafından bu hizmetin yapılması, vatandaşa seyahat acentaları içerisinden dilediği standartta hizmetin dilediği şekilde alma imkânı tanımaktadır. Bu tasarı ile de, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kamu hizmetinin bedelsiz sunulması amacını aşan ve ticari olarak yapılan bir faaliyet mevcut olduğu gözükmektedir. Bu faaliyeti almak için ciddi bir meblağ ödeyen vatandaşın, aynı zamanda denetim mekanizması hizmetini de sunan Diyanetin kendi kendisinden şikâyetçi olması mümkün olmayacaktır.
Hac ve Umre sektöründe yaklaşık 12.000 kişi doğrudan ve dolaylı olarak ekmek yemektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kastettiği şekilde yasa çıktığı takdirde bu kadar kişinin iş bulmak için kapınıza gelmek zorunda kalmasını arzu etmeyiz.
Söz konusu tasarının 21.maddesinin, anayasa ile getirilen çalışma özgürlüğüne, eşitlik ilkelerine aykırı olması, özgürlükleri sınırlaması, tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve 1618 Sayılı Yasaya aykırı hükümler içermesi nedeniyle yasalaşması beraberinde çok ciddi sıkıntılar doğuracaktır.
Bağlı olduğumuz TÜRSAB’ın ve acentaların görüşleri alınması halinde de belirttiğimiz çekincelerin teyid edileceği ve bu nedenle acentaların mağduriyetini sebebiyet verilmemesi için tasarıda yer alan 21.maddenin çıkarılması gerekmektedir.
Hac ve umre organizasyonu ile ilgili düzenlemede:
• Diyanet İşleri Başkanlığı, asli görevi olan dini açıdan denetim, gözetim ve eğitim işlevini yerine getirmesi,
• Hac ve Umre organizasyonlarının, serbest rekabet kuralları çerçevesinde seyahat acentaları tarafından yapılması,
Hususunda gereğini emir ve müsaadelerinize arz ederiz.
Saygılarımızla,