Daha önce hac işi yapanların sözcüsü, Emir Tur’un sahibi Demircan “Hac işi mafyalaştı” demiş, sonra TÜRSAB seçimlerinde bu suçlamayı yaptığı Başaran Ulusoy cephesini destekleme kararı aldıklarını açıklamıştı.
TÜRSAB yönetiminin belirlenmesinde Hac ve umrecilerin rolü
Hac organizasyonu, bugün getirildiği noktada İslam’ın beş şartından biri’ni yerine getirmeye çalışan insanları kutsal topraklara taşımak dışında başka anlam ve işlevler de görüyor.
Örneğin, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) yönetimi son yıllarda Hac ve Umre işi yapan acentalar ile yapılan pazarlıklar ve kurulan ittifaklar sayesinde oluşturuluyor.
Bugün, sayıları 300’ü aşan, TÜRSAB üyelerinin küçük bir bölümünü oluşturan bu kesim TÜRSAB yönetiminin oluşmasında bir tür fetva makamı haline gelmiştir.
Son dönemde TÜRSAB’da yönetime aday olan herkes Hac işi yapan acentalar ile pazarlık yapmak zorunda kalıyor ve durumunu buna göre belirliyor.
Roller belirleniyor
Hac işi yapanların TÜRSAB yönetiminin belirlenmesindeki rolleri 1999’da yapılan genel kurulda en açık biçimde ortaya çıkmıştı. Bu durum o günden sonra artarak sürdü. Konuyla ilgili olarak, 1.3.1999 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde çıkan bu haber çok çarpıcıdır: “TÜRSAB Genel Kurulu 3-5 Aralık tarihlerinde Ankara’da 1196 kişinin katılımıyla yapıldı. Aslında TÜRSAB’ın 4.300 üyesi bulunuyor. Kongreden çıkan tabloya göre; ‘Türkiye’nin aydınlık yüzü’ olarak tanımlanan turizm sektörüne dinci unsurların gölgesinin düştüğü belirtiliyor.‘‘Yeni başkan Başaran Ulusoy, hac ve umre işi yapan acentelerle pazarlık yaptı, tavizler verdi. .. Başaran Ulusoy onlara ‘Pazar günü beni seçin, pazartesi günü işinizi hallediyorum’ dedi.
Hac organizasyonunda insiyatifin acentalardan tarikatlara geçişi
Hac işinin, 1989’dan sonra acentalar tarafından da yapılmaya başlamasıyla birlikte acenta-tarikat ilişkisi oluşmaya başladı. Bu ilişki uzun süre tarikatın acentaya bağımlılığı şeklinde yürürken, tarikatlar işin içine girdikçe değişim de başladı. Daha sonra Hac organizasyonuna ilişkin yönetmeliklerde yapılan değişikliklerin de katkısıyla hac organizasyonunda acenta-tarikat ilişkisi tersine döndü ve Hac organizasyonu hızla tarikatların eline geçti.
Diyanet: “Hac organizasyonu cemaatlere mali kaynak sağlayacak”
Bunu en açık biçimde Hac organizasyonunun büyük bölümün yapan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yan kuruluşu olan, aynı zamanda Diyanet adına Hac organizasyonunu yapan Diyanet Vakfı eski Genel Müdürü Mehmet Kervancı söylüyor. 21 Ağustos 2000 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Faruk Bildirici’ ile yaptığı söyleşide Kervancı “Hac organizasyonu dini cemaatlere mali kaynak sağlayacak” diyor.
“Diyanet olmazsa Hac işi kurtlar vadisine döner”
Diyanet o gün Hac organizasyonu ile ilgili olarak bunları söylerken şimdi de “Diyanet olmazsa bu iş kurtlar Vadisi’ne döner” diyor.
Diyanet İşleri Başkanı Sn. Ali Bardakoğlu’nun son günlerde yaşanan olaylar üzerine yaptığı açıklamada, bir benzetme yapmak için verdiği örnek, televizyonda oynayan ve acımasızca kan dökülen, mafya ilişkilerini anlatan bir dizidir.
Bu benzetmeden hareketle, bir başka benzetme ile sormak gerekir:
Diyanet’in Hac organizasyonundan çekilirse iş ‘Kurtlar Vadisi’ne dönüşecekse, Hac organizasyonu şu andaki haliyle hangi diziyle ifade edilebilir? Bu alanda çevrilen entiralar ve amiyane deyimle kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan Hac organizasyonu şu andaki haliyle “Dallas” mı ?
Hac gibi kutsal bir görev, mafya terimleri ile anılır oldu
Hac, İslamın beş şartından biri iken bu görevin yerin getirilmesi amacıyla düzenlenen organizasyonun mafya kavramı ile bir araya gelmesi bile acı ve üzüntü verici olmalıdır.
Daha da acı olanı ise, Hac organizasyonunun bir arada, aynı anda anılmaması gereken ‘Mafya’ ile birlikte anılması yeni değildir. Hac organizasyonu ne yazık ki yıllar öncesinden beri mafya ilişkileri ve bununla bağlantılı terimler ile birlikte anılıyor. Değişen şey bu sıfatı kullananlar ve kullanma amaçlarıdır.
İşte bir başka örnek
14.11.1996 Akit Gazetesi
“Hac seyahati mafyalaşmıştır” diyenler şimdi ne diyor
Bugün sözcülüğünü Abdurrahman Dilipak’ın yaptığı “HU” adı verilen projenin bir benzeri, 1996-97’de ortaya atıldı.
O dönemde MÜSİAD içinde örgütlenen bir kesim, Hac Komitesi adıyla toplantılar yapıyor ve Hac işinin bir çıkar alanı haline geldiğini söylüyordu. O dönem grubun sözcülüğünü, Emir Tur’un sahibi, eski imam, şu anda Beyoğlu Belediye Başkanı AKP’li Misbah Demircan’ın babası, Ali Rıza Demircan yapıyordu. Demircan o dönemde düzenlediği basın toplantısında “Hac seyahati mafyalaşmıştır” diyordu.
Demircan bu konuda o kadar ısrarlıydı ki, basın toplantısından sonra, Akit Gazetesi’nden Bahadır Güneş’in kendisi ile yaptığı söyleşide bu sözlerini daha ayrıntılı biçimde anlatıyordu
Akit Gazetesi’nin 14 Kasım 1996 tarihli sayısında yer alan sözkonusu söyleşide Ali Rıza Demircan şunları söylüyor:
Akit: Bir TV kanalında MÜSİAD Turizm Komitesi adına yapılan konuşmada Hac seyahati organizesinin mafyasal bir yapıya dönüştürüldüğü savunuldu. Konuyu açır mısınız?
Demircan:Değinilen konuşmada mafyanın bir tarifi yapıldı. Mafya devlet ve kamu imkanlarının yasal kılıflar oluşturularak veya yetkiler suistimal edilerek kurumlar ve kişilerin tekeline akıtılması olarak tanımlarsak, hac seyahati organizesi mafyalaşmıştır dedik.Doğrudur.”
Daha sonra benzer açıklamaları daha da keskin sözler ile yineleyen aynı kişi, yapılan genel kurulda, sözcülüğünü yaptığı kesimin, Başaran Ulusoy’u desteklemesi kararı aldığını açıkladı, Başaran Ulusoy da bu kesimin desteği ile seçildi. O dönemde yönetimde Demircan’ın oğlu, (Şimdi Beyoğlu Belediye Başkanı olan) Başaran Ulusoy listesinde yedek üye olarak görev yaptı.
İttifakın bedeli
Başaran Ulusoy’a bu desteğin neyin karşılığı verilmiş olduğunu anlamak için ise Ulusoy Turizmin Hac işinin Ali Rıza Demircan’a verildiğini anımsamak yeterli olacaktır.
Hac organizasyonunun TÜRSAB seçimlerinde kullanılmasının tek örneği de bu değildir. Hac organizasyonu ittifak için kullanıldığı gibi, bazılarını “Hizaya getirmek” cezalandırmak için de kullanılıyor.
SONUÇ
Bu yazı dizisinde Hac organizasyonunun hangi amaçlarla kullanıldığı, hangi araçların devreye sokulduğu, bu işin hangi ittifaklara malzeme olduğu, bu işte bizzat sahiplerinin açıklaması ile nasıl naylon fatura kesildiği bütün çıplaklığı ile ortaya konuldu. Umre ile birlikte 200 milyon dolarlık bir hacme ulaşan bu pazara ilişkin,belge, bilgi ve verileri ile Hac organizasyonunun perde arkası budur.
Bundan sonrası Maliye Müfettişlerinin yapacağı denetime kalıyor.