BAŞARAN ULUSOY’UN ŞİRKETİ TÜRHOL NAYLON FATURA KESERKEN YAKALANDI
Hac organizasyonu, resmi olarak 70 bin olarak görünen kontenjanın, kaba hatlarıyla kişi başına 2 bin dolar ile çarpımı olan 140 milyon dolarlık bir pazardır.
Buna bir de, ‘Küçük Hac’ olarak tanımlanan, rakamları tam olarak bilinmemekle beraber 50-60 milyon doları bulduğu tahmin edilen Umre ziyaretlerinden oluşan bölüm eklendiğinde yılda 200 milyon doları bulan bir Pazar hacmi oluşturuyor.
Bu alandaki kavganın nedeni budur.
islamın 5 şartından biri nasıl rant alanı haline getirildi?
Peki, nüfusunun büyük bölümü Müslüman olan ve islamın beş şartından biri olan Hac gibi bir konu nasıl böyle kullanılabiliyor?
Bunu anlayabilmek için işin perde arkasında cereyan eden olayları, ilginç ilişkiler ve aktörleri tanımak gerekir.
Hac organizasyonunda rantın nasıl oluştuğu kimler arasında paylaşıldığı, zaman zaman kavgalara neden olan olayları anlayabilmek için rantın aktörlerine bakmak gerekir.
Hac organizasyonunda ilk günden beri görevi gereği taraf olan ve ne yazık ki rant paylaşımında da yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı dışında iki önemli unsur daha vardır.
Bunlardan biri tarikatlar biri de başında bulunduğu kurumu da kullanmaktan geri kalmayan, bu amaçla döneme göre herkes ile ittifak yapan Başaran Ulusoy’un araç olarak kullandığı TÜRSAB’tır.
Hemen şunu belirtelim, Hac rantının aktörlerinden Başaran Ulusoy, tartışma konusu olan kontenjan alabilmek için sunduğu faturanın sahte olduğu bakanlık tarafından saptanarak hac yapması yasaklanmış bir kişidir.
Başaran Ulusoy’un şirketi Suudi Arabistan’da faaliyet gösteren Attar Travel adlı şirkete fatura kestiğini söylüyor, şirket ise müfettişlere gönderdiği yazıda Türkiye ile çalışmadığını Türhol adıyla bir şirket tanımadğını belirtiyor
Ulusoy’un şirketi Türhol’un sahte fatura olayı
Başaran Ulusoy’un Hac ile ilgili fatura sahtekarlığı, 1997 yılında yaşandı. Ulusoy, sahibi olduğu Türhol adlı seyahat acentasına hac kontenjanı alabilmek için konuyla ilgili aranan koşulardan biri olan, yurtdışından turist getirerek bu yolla en az bir milyon dolar döviz getirmiş olduğunu göstermek için, Suudi Arabistan’dan, hiç tanımadığı sonra ortaya çıkan, Attar Travel adlı şirkete iş yapmış gibi bir fatura kestiği müfettişlerce saptandı.
Bakanlık, kesilen faturanın sahte olduğunu saptaması üzerine aralarında Türhol’ün de bulunduğu şirketlere ceza verdi
Türhol’ün de bulunduğu Turizm Bakanlığı görevlileri, dikkatlerini çeken bu yüksek meblağlı faturada belirtilen telefon ile şirket yetkilisine ulaşıp fatura konusunu sorduklarınrda ilginç bir yanıt aldılar:
Adı geçen firma, daha sonra yazılı olarak da Türkiye ile hiç çalışmadığını, Türhol adlı şirketi tanımadığı bildirdi.
Teftiş sırasında yakalanan bu naylon fatura olayı üzerine 7.5.1997 tarih ve 3450-7465-13520 sayılı yazı ile “Gerçeğe aykırı fatura düzenlediği tespit edildiğinden.. “ Başaran Ulusoy’un sahibi olduğu Türhol seyahat acentasına hac organizasyonu yapma yasağı konularak ceza verildi.
Ama Başaran Ulusoy’un tek sahte/naylon faturası bu değildi. Aynı dönemde Belçika’ya ikinci bir sahte faturanın daha varlığı saptandı.
Ulusoy, kendi yaptıklarını anlatıyor: Hac için naylon fatura kesiliyor
İlginç olan, hac kontenjanı alabilmek için sahte fatura kestiği ve bu yüzden hac organizayonu yapması yasaklanan Başaran Ulusoy’un bu konuda söyledikleridir.
26 Aralık 1996 tarihli Milli Gazete’de Başaran Ulusoy’un şu sözleri yer alıyor:
“1993’ten bu yana birçok firma hiç getirmediği turistleri kağıt üzerinde getirmiş gibi gösterip Hac pastasına ortak oluyor”
Yani, Başaran Ulusoy’un yapılıyor dediği şey, bakanlığın saptayarak kendisine ceza verdiği olayın kendisidir. Ulusoy, kendi yaptığı işi anlatmaktadır.
Sahte fatura ile kontenjan alma girişimleri nedeniyle cezalandırılan kişinin bu işi denetlemekle görevi kurumun başına gelmesi ise başka bir olaydır.
26.08.2005
KONTENJAN OLMAZSA BİLET DE OLUR
Başaran Ulusoy’un sahibi olduğu ‘Türhol’ acentasına hac organizasyonu yapma yasağı konduğunda, bu sefer eskiden beri yaptığı, hac organizasyonu gelirinin en büyük bölümünü oluşturan uçak ve bilet işine yoğunlaştı.
Böylece, doğrudan hac organizasyonu yapmıyor gibi görünürken, gerçekte hac işi yapan bütün firmaları uçak bileti yoluyla kendine bağımlı hale getirmişti.
Rant öyle büyüktü ki ülkenin en büyük turizm kurumlarından birinin yöneticisi olmak bile, musluğu kendi kovasına çevirme çabasının önüne geçemiyordu.
Ürdün’de sahte vize ile yakalanma olayı
Başaran Ulusoy Hürriyet Gazetesi’nden Yalçın Bayer’e gönderdiği açıklamada bir acenta yetkilisinin adını vererek “Ürdün olayını öğrenmek istiyorsanız ona telefon edin!” diyor.
Bunun üzerine konuyu araştırdığımızda bakın nelerle karşılaştık.
Başaran Ulusoy’un; işlediği sahtekarlık suçu nedeniyle organizasyon yapması Bakanlık tarafından yasaklanan şirketi Türhol, bir yandan bildik biçimlerde yasal ticari usullerle ‘bilet satışı’ alanına yoğunlaşırken bir taraftan da başka kazançlar peşine düşmüştü.
Bu da ilk kez, 2000 yılında Suudi Arabistan’a Ürdün üzerinden sahte vize ile girmek isterken yakalanan 457 yurttaşımızın biletlerinin Türhol’dan kesildiğinin anlaşılması ile ortaya çıktı.
Sahte vize ile yakalananların bileti Türhol’den kesilmişti..
Dolandırıcılığın bir türü olan sahte vize ile Hac’a götürme uygulamasının ilk ve tek örneği 2000 yılında meydana gelen yakalanma olayı değildi. Ama bu olay yapılan işin o güne kadar su yüzüne çıkmayan bazı yönleri ve ilişkilerin ortaya çıkması açısından önemliydi.
Yakalanan yolcuların biletleri Başaran Ulusoy’un şirketi Türhol’den kesildiğinin anlaşılmaması için gece yarıları bilgisayar sistemlerine girilerek operasyonlar yapılır. Ama bu operasyonlar, Ürdün’de yakalanan yurttaşların biletlerinin kesildiği yerin Türhol olduğunu, eldeki bilet koçanlarından anlaşılmasını engelleyemez.
Ürdün’de sahte vize ile yakalanan hacıların biletleri Başaran Ulusoy’un şirketi Türhol’den kesildi