Yalçın BAYER
Ulusoy’un hesabı
TÜRSAB Genel Başkanı Başaran Ulusoy, geçen haftaki hac organizasyonlarıyla ilgili şikáyetleri dile getiren yazılarımız üzerine Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök’e bir açıklama göndermiş; bize de, aynı konuda yazılar yazan Vatan gazetesi yazarı Mustafa Mutlu’ya gönderdiği yazıyı…
İlk önce şunu söyleyelim. Ulusoy ‘tek taraflı bir araştırma’ diyor; bu iddiası doğru değil.
Yazdıklarımıza ilişkin iddialar ve belgeler ortada… Ayrıca, bizim ‘HU’ adlı projeyi gündeme getiren Abdurrahman Dilipak’la (aldığı duyumlara göre) 16.8.2005 tarihinde Etiler’deki Çin lokantasında bir söyleşi yaptığımızı söylüyor. Bu da doğru değil, Başaran’ı yanıltmışlar. Dilipak’la yıllardır görüşmüyoruz. Bu açıdan iddiasını ciddiye almak mümkün değil.
Açıklamasına dönüyoruz… Hac ile ilgili kararların yazımızda belirttiğimiz gibi Dışişleri, İçişleri, Maliye, Turizm, Sağlık, Ulaştırma Bakanlıkları ile Diyanet ve TÜRSAB yetkililerinden oluşan Hac Komisyonu’nca alındığını belirtmiştik. Ulusoybunu vurgularken ‘TÜRSAB’ın bu komisyona bu yıl girdiğini’ söylüyor.
(Hac kontenjanı için başvuran acentelerin dosyalarını, ‘not’larıyla birlikte Hac Komisyonu’na TÜRSAB’ın götürdüğünü hatırlatalım.)
– Ulusoy, hac organizasyonunun nasıl işlediğini, S.Arabistan’ın, ülkelere nüfuslarının binde biri kadar kontenjan tanıdığını, bu durumda Türkiye’nin kontenjanının 70 bin olduğunu, bu kotanın yüzde %60’ının (42 bin) Diyanet’e, %40’ının da (28 bin) 1 milyon dolar döviz getiren A grubu seyahat acentelerine verildiğini yineleyerek, hac pazarının 50-70 milyon dolar olduğunu savunuyor.
(Biz TÜRSAB’ın payı dışında genel ‘hac pazarı’ndan söz ediyoruz. Oysa, Ulusoy sadece acente rakamlarını esas alarak hesap yapıyor. Oysa, genel hesap basit: 70 bin kişilik hac kontenjanını, kişi başına taban 2.050 dolarla çarptığınızda 143.5 milyon dolar etmiyor mu? Biz de bu pazarı 140 milyon olarak söylemiştik zaten. Şimdi anlaşılıyor ki, 350 bin başvuru nedeniyle kontenjanın 100-120 bine çıkartılması üzerinde çalışıldığını Diyanet İşleri açıklıyor.)
– Ulusoy, Abdurrahman Dilipak’ın bir süre önce gündeme getirdiği ‘Hac-Umre Organizasyonu Projesi’nin kısaltılmışı olan HU konusu için bazı ekler göndermiş… Bu konuda ‘Bu ülkeye şerefli bir asker olarak çok değerli hizmetler vermiş olan merhum Güven Erkaya’nın arkasından olumsuz haberler yapan bir kişinin inancından da şüphe duyacağınızı ifade etmek isteriz’ diyor.
(Bu konuya Güven Erkaya’nın adının karıştırılmasını anlayamadık.)
– Ulusoy, hacla ilgili bilgileri aldığımız kişinin ‘Haremeyn-Çağrı Turizmi’nin sahibi Ahmet Ziya İbrahimoğlu olduğunu ve hatta onunla söyleşi yaptığımızı ileri sürüyor. Böyle bir kişi ile görüşmediğimiz ve tanımadığımız gibi bu şirket ve isimden yazımızda da hiç söz etmemiştik. Yalnızca, Hürriyet’te yer alan (1.3.2000) ‘Karetur’ ve ‘Lebbeyk Tur’ ile Mehmet Şevki Sonuç adlı kişinin sahte vize ile hacı götürürken Ürdün’de yakalandıklarına ilişkin haberden söz etmiştik. Ulusoy’un bu ifadesiyle, bu tür olayların yazdıklarımızdan daha çok sayıda ve büyük çapta olduğu anlaşılmıyor mu? Ulusoy, ayrıca sahte vize olaylarını Diyanet ve Kültür-Turizm Bakanlığı’na bildirdiklerini eklerken, ‘Karetur’ yetkilisi Atilla Rua’nın telefonunu vererek kendisinden bilgi alabileceğimizi söylüyor.
(Rua’yı ararsak sahte vize ile götürdüğü hacıların biletlerinin hangi acenteden alındığını söyleyip söylemeyeceğini bilemiyoruz.)
– Ulusoy, ‘Acentelere verilen kontenjanın tek tek dağıtımını TÜRSAB yapar’ ifademizin yanlış olduğunu söylüyor. Peki bunu doğru sayalım… ‘Ana kontenjan’ alan (Diana, Öger, Tantur, Kayıtur, Bentürk vs.) firmaların Anadolu’daki satışlarını kimin yapacağına kim karar veriyor? Ulusoy’un geçen hafta Eskişehir’de acentelerle yaptığı toplantıda gösterilen tepkilere ne demek gerekiyor o zaman… Anadolu’da hangi kontenjanı kimin satacağını doğrudan TÜRSAB düzenlemiyor mu?
(Diyanet ise kendi kontenjanını kendi satıyor, devrede acente yok.)
TÜRSAB Başkanı Ulusoy’un açıklamalarına devam edeceğiz.
24-08-2005