Fehmi KORU – Zaman Gazetesi – Gündem – 13.12.1994
Hac’da yapılması gereken…
Hac, gücü yeten ve gidebilen her Müslüman’ın ömründe bir kez yerine getirmesi gereken bir yükümlülük… Bizim insanımızın, Hicaz’a yolculuğun bir yıla yakın zaman aldığı Osmanlı Dönemi’nden beri, hav görevine düşkünlüğü de biliniyor. Her yıl hacca en fazla insan gönderen ülkelerin başında, kısa süre öncesine kadar, Türkiye gelirdi. Son yıllarda, hac, Türkiye Müslümanları için gerçek bir ‘sorun2 haline aldı. Şu günlerde hangi gazeteyi ele alırsanız alın, hepsinde, üç as sonraki hacla ilgili bir haberle karşılaşıyorsunuz.
Haberler, siyasi boyutu olduğu için dikkati çekiyor. Ülkelere nüfusa göre kontenjan koyan Suudi Arabistan Hükümeti’nin, Türkiye için ’60 bin hacı’ olarak tesbit edilmiş kontenjana ek olarak, bir siyasi partisiyle irtibatlı olduğu sanılan bazı şirketlere de beş bin kişilik kontenjan sağladığı biliniyor. Bir seçim arefesinde, daha çok para yönü üzerinde durularak, ek kontenjan uygulaması kınanıyor.
Oysa, hac ibadetini önemseyenler açısından mutlaka tartışılması gereken ‘hac organizasyonu’nun kendisidir.
Suudi Arabistan, hac mahallerinin bulunduğu topraklar üzerinde, hacca gelenlere verdiği hizmetleri aksatmadan yürütmekle de yükümlü. O topraklar üzerinde ‘meşruiyet’, hacca gidebilecek durumda olanlara bu imkanı sağlamakla da yakından irtibatlı. “Daha iyi organizasyon” gerekçesiyle de olsa, gelecek hacı sayısını sınırlama, meşruiyeti zedeliyor. Eline bu yıl para geçmiş, yaşı ileri bir kişi, sırf kontenjanda kendisine yer bulamadığı için hacca gidemeden vefat ederse, bunun vebali kime ait olacak?
Kaldı ki, Suudi Arabistan’ın ‘kontenjan’ konusunda her ülkeye aynı titizliği göstermediği de biliniyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin geçmişi göz önünde tutulduğunda en şaşılacak istisna İran… Türkiye ile aynı nüfusa sahip İran, geçen yıl 120 bin hacı gönderdi Suudi Arabistan’a… Bu gerçek ışığında bakıldığında, Türkiye ve bazı başka ülkelere uygulanan kontenjan, ‘siyasi’ hissini veriyor…
Hac organizasyonu, Türkiye’de, ‘kontenjan’ ötesinde başka sorunların da kaynağı. Son dört yıldır, Türkiye Diyanet Vakfı ile birlikte bazı özel turizm firmaları da hac organizasyonuna katılıyor. Konulan yanlış ölçü sebebiyle, ABD ve Avrupa’dan en çok turist getiren, Uzak Doğu’ya en fazla ‘seks turu’ düzenleyen firmalar, hac organizasyonunda en büyük payı alma hakkını kazanıyor. Böylece, hac konusunda en ufak bir duyarlılığı bulunmayan turizm firmalar, en çok hacı götürme imtiyazına sahip oluyorlar. Bir bölümü, haddini bilmeden hac işine de bulaşıyor, haddini bilenler “kelle ticareti” yaparak kendilerine verilen hakkı yüklü paralar karşılığı ‘yetkisiz’ firmalara devrediyor. Her iki halde de zararını hacı adayları çekiyor; haddini bilmezler hacıları perişan edip ibadetlerini sakatlarken ‘kelle tüccarları’ çok daha ucuza yapılabilecek ibadetin maliyetini yükseltiyorlar…
Konuya siyasetin dar kalıpları içinde sıkışıp kalmadan yaklaştığımızda ortaya çıkan manzara şudur: Suudi Arabistan Hükümeti’nin neredeyse yalnızca Türkiye’ye uyguladığı ‘kontenjan’, parti destekli veya yalnızca para peşinde koşan seyahat acentaları dışında kimsenin çıkarına değildir. Bu bakımdan bir tek ‘parti destekli’ firmaları gündeme getirip organizasyonun bütünündeki çarpıklığı gözlerden saklamak tam bir ikiyüzlülüktür. Ek kontenjanın iptal edilmesinin kimlerin ekmeğine yap süreceği bellidir. Hac konusunda en ufak bir duyarlılığı bulunmayan, hacıya sırtından para kazanılacak ‘kelle başı’ fiyatı artırılacaktır.
Bizim, baştan beri savunduğumuz görüş, haccın bir ibadet olduğu ve organizasyonunun da ibadet anlayışı içinde ele alınması zorunluluğudur. Hac organizasyonu, elbette devlet tekelinden çıkartılması, ama özel sektöre açılırken ihtisas şartı aranmalıdır. Bugüne kadar organizasyonun yükünü başarıyla taşımış Türkiye Diyanet Vakfı da, bir hac seyahat acentası kurarak, hizmet içindeki ağırlığını koruyabilir. Ancak, hacca duyarlı kişilerce yürütülmelidir.
İlk yapılacak iş belli; Çiller Hükümeti, iç tartışmaların yol açtığı sıkıntıları da aşmak üzere Suudi Arabistan’ın Türkiye’ye uyguladığı kontenjan sınırını kaldırmasını sağlamalı, ibadet aşkıyla yanan insanları da hac bezirganlarının elinden kurtarmalıdır.